Stockholm dedim dün. Büyük bir fuar düşü gibi Stockholm açıldı önümde… Bu salonda ağır endüstri, asfalt döven tanklar var. Bu alanda çalışan kadınlarda iri ve heybetliler…

Featured — By on March 24, 2012 at 3:21 pm

Dün sizlere canlı bir fuardan söz ettim. Stockholm dedim.

Bakın ne oldu. Ortalık ilkin renkli çiçeklerle doldu.

Sonra yapı endüstrisi konusunda ne var ne yoksa..

Çiçeklerden sonraya konulmuş. Her yerde çiçek var.

Güç gösterisi ve çiçek… Şaşırdınız mı…

İnşaat ya da yapı insanları, ayrı bir sınıf, ayrı bir grup, dedim dün.

Bunu tam kıvamında gördüm ve izledim.

Bu insanlar, buraya sanki uzaydan gelmişler gibi bir hava var.

İlk fotoğrafa bakalım.

Fuar önünde bir küme insan var. Tümü erkek.

Kafaları kazınmış, bıçkın duruşlu, biraz da maço adamlar.

İnşaat, yapı insanları böyle işte. Dün dedim ki:

Bizdeki inşaat işlerinde çalışanları böyle görünmüyor.

Bunlar,  belki de bu durum İsveçli olmakla açıklanabilir.

Belki de bu sektörü İsveçli gibi algılamakla sınırlı bu konu da.

Şimdi fuar alanına girelim biraz.

Soldaki kalablık salon bir tür iş alanıdır.

Burada matkap gibi yol, asfalt, kazı gibi işlere deggin aletler var.

Kol, pazu gücü öne çıkan işler. İnsanlar da böyle…

Sağda üçüncü sırada güç gösterisi yapan iki kişi var.

İnsanlar… Sağlıklı, sporcu ve canlı insanlar…

İnsanlar, bir kez kişi olarak tek tek insanlar vücut yapmışlar.

Hemen hepsi neredeyse güç gösterisi için yaratılmış diyeceksiniz.

İzlenimlerim bu yapı işçilerinin tümünün sağlıklı görünüşüdür.

Yukarıdan sıkıştırılmış iki pantolon var.

İki kişi bunları asıl duruyor. Ortada hakem saniye saatini çalıştırdı.

Daha uzun kalan kol gücünü kanıtlayacak ve ödül alacak.

İyi beslendiklerini, yaşamdan hoşnut olduklarını seziyorsunuz onlara bakınca.

Bu slon tümüyle yarışmalarla, bir anlamda kuvvetle şekillenmiş.

Öteki iki salonda daha yumuşak işler, hassas alanlar var.

Cam döşemeler, merdivenler, kapı ve pencereler var birinde.

Daha büyük olanda ise temizlik, havanın arınması işin yeni buluşlarla ilgili araçlar var. Onu da yarın anlatırım.

Bu salonda ağır endüstri, asfalt döven tanklar var.

Bu alanda çalışan kadınlarda iri ve heybetliler.

Eski arkaik Vikinglerdeki masal insanları gibi hepsi.

En kısa insan bir seksen, bir doksan gibi bu sektörde.

Dün yazmayı unuttum! Bunlar, portano, liman halkı gibi…

Bira fıçılarla giriyor içeri. Her stant, bira musluklarını açmış.

Bizde çay ikramı yapılır ya, hani yemekten sonra bazı yerlerde.

Bu fuarda hemen her stant, bir iki bira fıçısı musluğu kondurmuş

Bu alanda çalışan ve güç gösterisini seven insanlar birasız duramıyor.

Bira deddiğin de oyle bir iki kupa değil, kimi yerde şişelerle veriliyor. Bu insanların gücü yapıları yükseltir.

Onlara bira gibi masum içkiler ikram edilirken, kaz gelen yerden tavuk esirgenmez gerçeği de ortaya çıkıyor.

Dün, şaşkınlığımın da paradoksu şurada! Sert bir sektör yapı işi.

Fakat çiçekler unutulmamış, dedim.

İkinci şaşkınlığım ise…

Çalışan kol gücüne bira ikramı bol keseden sürüyor.

Bunların mideleri besleniyor burada…

Hani bizde olsa bu kol gücü için…

Burada ‘mecit’ falan istenir.

Onların ‘maneviyatı’ desteklenir.

Bunu işçiler kendileri de ister, tartışmasız.

Şimdi bir tarafta mideler besleniyor.

Bir tarafta manevi duygular yükseliyor…

Bu durum dünyayı nasıl algıladığımız anlamına geliyor mu?

Onların yaşamı nası algıladığı konusu mu bu?

Bir şaşkınlık da burada!

Şakınlığı kısa sürede aşacağım ve sizlere bu fuar konusunu biraz daha açacağım

Sevgi içtenlik…

Tekin Sonmez, 24 Mart 2012 Stockholm

Comments are closed.