New York, New York; ışıktan geometriler, kristal piramitler kenti Manhattan ve Kızılderili ruhlar!

News — By on March 2, 2010 at 5:37 am

newyork‘Susun dedim, fısıldayarak. Kızılderili ruhlar var aramızda.

Sonunda nasılsa bir şeyi saydam algı kıvamında kavradık!  Bir bulucu gibi coşku içindeyiz şimdi. Nasıl mı?

Çok kolay! Manhattan’ı yirmi dört dolara Hollandalı Peter Minut’a (1626) satan Kızılderili  yerli  kutsal bir karga gibi uçtu, yitti ve ruhunu, capcanlı Kızılderili büyüleriyle tütsülüyerek Manhattan’a bıraktı.

Neler oldu? Beklenmedik bu durum nasıl böyle oldu? Çünkü yüreğini bu Kızılderili’nin, tıp tıp vuran yüreğini, batan güneşe karşı obsidiyenle çıkardılar, geometriler tılsımı olan elmas bir altarın üstünde güneş doğuncaya dek kor közde yaktılar.

Bu nedenle gök gözlü kristal ve metalik geometrilerle tasarımlı hayaletler; bina, ev, gökdelen suretiyle  Mannhattan üstünde ağ gibi salkım saçak kondurulmaya başlandı. Geometri gizemciliği, ışıktan sırlı labirentler, simgeler, metaforlar dünyası ile  yüz yüze geldik.

Geriye dönüş yolu, alev saçan lavlarla kapatılmıştı. Yaprak gibi arada kaldık. Hiç söz edildi mi bunlardan sizlere bugüne dek?

Dışarıdan gelen kültürler hangi göç nedeniyle buraya varırlarsa varsınlar, Manhattan’a kadim Kızılderili ruh şekil veriyormuş demek! Kızılderili gizemciliği! Bunlardan  hiç söz edildi mi?

Bu satırların yazarından önce böyle bir Manhattan düşü gören oldu mu hiç? Klasik betimlerle çok söz edilir. İster yeni ister eski hep belli ölçekleri verir New York merkezi olan Manhattan.

Çünkü yüreği hala daha obsidiyen altar üzerinde yanan Kızılderili ruh, hiç uyumayarak  her sabah gün doğmadan önce New York denilen bu cinli kentin üzerini obsidiyen tozlarından örülmüş büyülü bir tülbentle örter.

(Yazı ve bu sayfadaki fotoğraflar;Tekin SonMez 13-14 Şubat 2010)

Değerli İzleyici,

Bu kente ilk ne zaman geldim? Belki de daha dün geldim! Kar diz boyu, kış, aylardan Şubat. Dünya Yazarlar Birliği New York toplantısına, yirmi dört yıl önce İsveç PEN üyesi olarak katıldığım günleri andım.

Bir de deli dolu kar yağışı altında salkım saçak Brooklyn Köprüsü fotoğrafları çektim. Bunları daha sonra yayımlamak üzere sıraladığım şu anlarda, on üç yıl önce Radikal’de yayımlanan ‘ışıktan geometriler, piramitler kenti..’  başlıklı aşağıdaki yazı ile sizlere ses vermek isterim.

Sonra geriye dönüşler olacak. Bakın işte ilk haber!  İşte New York merkezi olan işte Manhattan, büyü, cinlik, gizem.. burada  değişen hiçbir şey yok! Sevgi, içtenlik…

Tekin SonMez
Manhattan, New York, 13 Şubat 2010

“Bir koşu Down Town için yola çıkıyoruz. Down Town New York ‘un ünlü borsa merkezini içine alır. Niyetimiz bu alanda borsa işlerini yakından görmek değil. Sadece aşağı Manhattan’a ineceğiz.

Bu cinli kentin haremine varmak istemiyle ilkin kadim metro labirentlerine daldık. Columbus Circle adıyla bilinen tam köşeden yol ayrımı gibi öne açılan Central Park South’a çıktık. New York’un, bu iki cinsli dilberin sımsıcak bir eli olan kent haritası avuçlarımızdadır.

Gördüğümüz gibidir her şey. Karşımızda yüksek ve silindirik mermer bir sütun, dorukta Bay Columbus ayakta ufku taramaktadır. Columbus anıtını arkada bırakıp, çemberin dışına çıktık.

Güney Amerika fatihlerinin atlar ve kadınlarla yükselen zafer anıtlarından birini gördük hemen. Sağa genişleyen ve çok ileriye uzayan Central Park, yukarıya Harlem’e doğru iki önemli kültür merkezini koltuklarının altında tutmuştur.

Metropolitan Museum of Art ve öteki yakada Metropolitan Opera House-Lincoln Center.

İlk sözünü ettiğimiz 5 th Avenue’de definelerini saçarken ötekisi Broadway ile Columbus Avenue’nün çakıştığı noktada açar perdelerini.

Kentlerin arasında dünyanın en uzunlarından biri olarak anılan Broadway Caddesi, kendimizi tutmasak tam Mannhattan burnunda çakışan Water Street’e atar bizi. İlk fırsatta yürüyerek ya da metro ile bu yolu sonuna dek gidebiliriz.”

Belge; yazı, fotoğraflar Tekin SonMez, Radikal Gazetesi, 25 Ağustos 1997

Tags: , , ,

Comments are closed.