Archive for the ‘Featured’ Category
Denizler Kitabevi sahibi olan ve kaptan diye de anılan Turgay Erol ile söyleşi. Kitap sahaf blog, bir ilke imza atmak ve gövde gösterisi yapmak için küpeştelerin hizasında, güverteyi kitaplarla doldurdu. İskarmoz bağlarına tutturulan dikmeler, kitapların ağırlığı ile gerildi.

Turgay Bey’in… sarayı diyelim ya da hazinesi diyelim, ya da definesi diyelim, oradayız.Kaptansız büyük denizlere açılmak sarsar insanı. Bir de kitaplar okyanusu varsa önde ve tekne çatıdıyorsa daha açılmadan enginlere ya tekne değişir ya da bir kaptan aranır. Bu satırların yazarı, çatırdayan küçük bir tekne ile büyük dalgalarla boğuşa boğuşa sonunda küreklere asılarak bir kumsala […]
Miltiyadis Nomidis ve Talya Nomidis kültür varlığını, onu yükselterek sürdüren, bu günlere vardıran Uğur Güracar söyleşisi…Kitap müzayedesi de bir tesadüftür, Marmara Otelinde 2. kitap fuarıydı, Tüyap’n danışmanlığını da Demirtaş Ceyhun yapıyordu, tanırsınız o aradı bizi. ‘Gelin size burda bir sahaflar galerisi yapalım,’ dedi.

Açılan küçük bir parantez, yarım kalan bir kaç konu ile Beyoğlu sahaflar tarihinde son yüz yılı koşuyorlar. Evet son yüz yılı, son yüz metre gibi koşuyor Uğur Bey ve bu satırların yazarı. Bu dostluk koşusunda göğüsleyecekler ipi birlikte. Onları izliyoruz. Şöyle! Değerli İzleyici, Bir kitap kurdu olmadığı söylenen Talya Hanım, baba ‘yadigarı’ (böyle derler) bir […]
Miltiadis Nomidis öncesine dayanır efsaneler ve Librairie de Pera adlı sahaf kitabevi, söylenceler zincirinin yaşandığı yer. Uğur Güracar söyleşisi..

Söyleşiye yalın bir dille dosdoğru açıktan girdim: ‘Günümüzde Türkiye’de sahaf var mı Uğur Bey,’ dedim. Çevreye baktım. Bir kahkaha tufanı ile: ‘Günümüzde sahaf! Tekin Bey, bendeniz, işte sahafım. Hasbelkader sahafım yani..işte’ dedi. İkirciksiz içtenlikle gelen bir sesti bu. Doğaçtan bir ses bu kez benim içimde coştu tutamadım kendimi, dedim ki: ‘Peki mutlu musun yani, mutlu […]
Beyoğlu, Galatasaray’da bir pasaj var. Aslıhan adı. Kendi yolunun yolcuları olan kitapları ağırlayan bir yer. Sahaflık tutkudan ve bu işi sevmekten geçiyor, diyen, sevgi ile yola çıkan, kitap insanı olanlardan birisi daha, 22 Mart 2010 da yayınladığım ilk söyleşisinden sonra, Ümit Nar bugün yine burada: 40.yayın

İnsanlar değiştikçe kitaplar değişir, kitaplar değiştikçe insanlar, diyerek, ‘kitap sahaf’ diyerek bir yerden duvarı örmeye başladık ve buraya geldik. Kısa bir envanter dökümü de ister. Ne yaptık? İlk söyleşiyi yirmi ay önce yaptık. Simurg kurucusu İbrahim Bey ile başlayan ve Halil Bey’i de içine alan ilk söyleşi dalgası Aralık 2009. Emin Nedret İşli, Püzant Akbaş […]
Nedret Bey diyor ki; Nakilcilik, bizim tarihimizde bir gelenek ve esas işte halk hikayelerinin, aşık edebiyatının kaynakları bu. Turkuaz takım sahada.

Önümüzde kapalı bir tarih alanı var. Yollar trafiğe kapatılmış izlenimi veriyor Roma döneminden bu yana her yer toz, duman içinde. Öte yandan aşık edebiyatı. Gelenek burada. Köy kahvelerindeki aşıklar ya da kıssahan denilen insanlar, kıssalar, halk öyküleri aktarıyorlar. Sayın Nedret İşli, onun anlatısı ile bugün bu konu sürüyor. Geçende, sahaf kitap blog, bir anlamda sonuna […]
Turkuaz renkli takım, sahaya tam pres hakim.. Top koşuyor, hayır, evet top koşturuyor… Sayın Nedret İşli konuşuyor… Nedret Bey, çevreye baktı, topu kafa vuruşu hizasına dek yükseltti ve vurdu top kaleye doğru köşeden süzülüyor, Nedret Bey topun gidişine göre kollarını önde kenetledi, Püzant Bey’e baktı ve dedi ki;”bence modern çağın bir nevi tarihçiliğini yapıyor Tekin Bey.”

Biraz da futbol heyecanı sardı. Bazı yazarlar ayak topu der. Ben futbol diye yazdım. Sahaf kitap blog, bir anlamda sonuna doğru koşuyor. Bu nasıl oldu? Yakında bir sürpriz ile karşınızda olacak bu çalışmalar. Futbol diye başladım, inat ettim ayak topu demiyorum ve konuyu sürdürüyorum. Görelim bakalım ne olacak ben de merak ediyorum. Turkuaz renkli takım, […]
Reşat Ekrem’in Cumhuriyet Gazetesi ilavesi olarak çıkarttığı büyük boyda İstanbul ekleriyle başlayan bir okuma merakı.. Nedret Bey tarihi… Şimdi bu sahaflıkla birlikte bir de Nedret Bey tarihi sürüklüyor bizi. ‘Kitap, kitapseverin metresi gibidir,’ demiş olmak. Kitap metres ise evde üç kişi var. Ana unsur kitap severlik, evde hanım, Nedret Bey tarihine göre bu ikisini ya da üçlüyü nasıl betimleyelim?

Her yazmayı bilen, okumayı bilen insan arasında yeti farkı olur. Belki de bundan, herkes sahaf olamaz. Belki de bundan, her kitap herkes için değildir. Yazmanın sınırları ile okumanın sırları da benzer değildir. İyi okur, fakat yazamaz. Yazar yazar, yazdığı edebiyat olmaz, yazınsal metin olmaz. Okur okur da her okuduğunu, algı dağarına eşit oranda alamaz. Kitap […]
İsveçli kadınların nefretini toplayan August Sitrindberg, ölmeden önce yine de ‘İnferno’ adlı romanını yazacaktır. Kimi insan savaş ve barış romanı yaşar, sanki tüm ömrünü Tolstoy yazmış da dünyaya atmış gibidir. Kimisi Yaşar Kemal’in ‘Yer Demir Gök Bakır’ını, kimisi Aziz Nesin’in Zübük kişisini yaşar. Kimi insan Dostyevski’nin Suç ve Ceza romanından kaçmış ve bu nedenle dünyaya küsmüştür dersiniz. D. H. Lawrens’in ‘Oğullar ve Sevgililer’deki kopyesi gibidir kimi oğul ki, babayı anımsamaz, hep anne dizi dibinde yaşar. Her insan yer içer de her insan neden yazamaz…

Tuhaf bir soru var bugün. Benzetmek gibi olmasın da… Müzik notaları gibi her kitap neden hep benzer notayı vurmaz, diye sordum. Yazmayı bilen her insan, neden benzer düzeyde yazamaz, diye sorulu bir yanıt geldi. Biri mektup yazamaz, öteki roman yazar. Okumayı bilen insanlar arasında da fark var. Her insan benzer düzeyde kitap okumaz. Farklı kitaplar, […]
İstanbul… Geçen yüzyılın ortalarında yaşamış iki sahaf, Bayan Venetya ve Bayan Nomidis, anılarla keşif masasında… Turkuaz kurucıları olan Nedret Bey ve Püzant Bey söyleşilerde… kitap sahaf blog otuzbirinci yayın…

Bu bölümde sahaflık ustalarını anıyoruz kısaca. Teknenin güvertesinde güneşli bir gün, deniz açık; önde sınırsız kitaplar okyanusu ve kaptan köşkünde bayrak, çeşitli dillerde üst üste kitaplardan flamalar… Kitaplarla soluk alıp verenler için bir liman… Değerli İzleyici, Püzant Bey, Nedret Bey hem iş ortakları, hem de ortak bir payda altında kitaplarla yaşıyorlar. Bu ikili şimdi burada […]
Zorn ve Emma.. 1885 Aralık sonlarında İstanbul’da .. Tifo ateşi Zorn’u ölüm döşeğine atmasa geride bizler için ne güzel resimler kalacaktır..

İstanbul, Emma ve Zorn’u bekliyor. Yolculuk Göteborg üzerinden Hamburg, Viyana, Budapeşte, Macaristan ve Romanya’yadır. Bu bir balayı gezisidir. Evet! Belgrad, Bükreş, Varna ve buradan da İstanbul yönü açılır.Emma ve Zorn’u, 1885 Aralık sonlarında İstanbul’da görüyoruz.Her ikisi de yirmi beş yaşlarındadır. Büyük bir aşkla başlamışlardır. Bu salt bir aşk da değildir. İşin içinde akılla seçme ve […]