Archive for February, 2012
Mariland’da, bir öğlen vakti..Ashley ve Tommy Oliver’in düğünü ve Ayla’nın görevi….
Ayla düğünde görev alacak, önhaberi yapmıştım. Ayla şimdi görevini yapıyor. Yere sağlam bastığını ayaklarının duruşundan anlıyoruz. Orada Ashley’in yanında duruyur ve çiçeklerini düzeltiyor. Ayla bu işte. Kendi buyruğunu kendisi verir. Oysa bakıyoruz geleneksel bir törende Ashley bir ezgi söylüyor. Öteki yardımcı hostes de bu töreni izliyor. Ayla ise çiçeklerini düzeltiyor. Ayla böyledir, çiçekler düzenli olmazsa […]
Sweden… Stefan Lövfen som patiledare tar socialdemokraterna ett jättekliv i opinionen..
Seriös utmanare… Ciddi meydan okuma… DN, büyük gazetenin redaksiyonu tarafından, bir anlamda başyazısı olarak gazetenin ikinci sayfasında bu başlık atıldı. Sosyal Demokratların yeni başkanı ile ciddi bir meydan okumanın ortaya çıktığını yazdılar. Yanda görüldüğü gibi Lövfen, işçi sendikalarından geliyor. Kolunu bir işçi gibi sıvazlıyor… Sosyal Demokratlar sendikcı bir başkanı getirme konusunu anımsamış oldular. Koalisyon için […]
Ashley ve onun eşi Tommy Oliver’in düğününe gitmeden önce Ayla bahçeyi suladı…
Ayla çalışıyor başlığı altında onun çalışma performansı nedir örnekler vermiştim. Fakat dahası var. Geçen yaz Mayıs ayında bir olay yaşandı. Bakın hiç gelir mi usunuza! Ayla bu sahnede üç yaşında. Şimdi bakın işte onu izliyoruz. Pitaya da uzaklaştı. Ağaçları sulamak için ilkin babasının elinden aldı hortumu. Görüyorsunuz, hortum yaz yağmuru gibi coşkun akıyor Ayla’nın ellerinin […]
Heraklietos, Sokrates ve Platon’dan sonra, Aristoles in gözden düşürdüğü eytişimi kullanan ilk düşünür, Fichte’nin öğretisinde düşünsel gelişim ve Necati Mert’in Mustafa’nın Karesi adlı öyküsü…. Bu öykü, toplumsal eytişimi, karanlık odadaki fotoğraf basımı sırasında geriye dönüşler ve zihinsel akış örgüsüyle, içsel monologlarla okura sunuyor. Nüfus hareketlerini, toplumsal ve bireysel evrilmenin ayak seslerini orada, o karanlıkodada, içsel yankılar olarak işitiyoruz.
Kırk Yıl önceki Mustafa’nın Karesi ile Necati Mert. 1. “Madem bakamayacaktın karınla çocuğuna, neden ayrıldın babanın bağından? Şehre taşınırken bana mı güvendin? Karanlıkodaya girdiğin bir hafta olmadan ‘ağbi para’ diyorsun.” Böyle başlıyor kırk yıl önce yayımladığım öykü. Bu öyküde ne var? Necati Mert’in yazdığı bu öykü neyin üstüne kurulmuş? Mustafa’nın Karesi adlı öyküsü toplumsal eytişimi, […]
Alfred Nobel Müzesi’nde coşkulu bir tören var… Maria Sklodovvska iki kez hemde, Fizik ve Kimya Nobel Ödülleri verilen dahi bilim kadını orada, sergide……
Alfred Nobel Müzesi her an esin veren bir yerdir benim için. İnsanın usuna gelmedik konular orada bir fikir ışıması gibidir. Alfred Nobel dinamiti buldu diye eleştirildi çoğu kez. O bulmasa idi başkası bulacaktı. Teknoloji devrimi duracak değil. Başkası bulsaydı… Ne olurdu? Anlamsız sorular bugün. Alfred Nobel buldu.. Patentini aldı dinamitin. Buradan gelen para var… Bir […]
James Joyce bir kitap adıyla ‘Sanatçı’ der, ben, ‘yazarın bir genç adam olarak portresi’; istenç, içtenlik ve geleceği taşıyor olabilmek, derim… İzlenim terimi ise felsefede Locke’a göre kesinlik kazanmış. “Önceki bir izlenime dayanmayan hiç bir düşünce yoktur,” demiş.
Mehmet Veysel Batmaz, kırk yıl önceki bir yazısı ile… 1. “Edebiyatın çok yönlü görevleri arasında, insanların bilinçlenmesini sağlayacak birikimleri oluşturmak, sezgi gücünü çoğaltarak özelden genele bir bağ kurmak, insanların kendi kendilerini aşma süreçlerini hızlandırmak, onları basmakalıp düşüncelerden ırak tutup, daha özgün nitelikteki bir dünya görüşünü tattırmak, giderek benimsetmek… özellikle çağımızda daha da su üstüne çıkıyor.” […]
Ayla Harita ve kitap okuyor. Ayla neden harita okuyor? İşte burada etkin ve aktiv insan öne çıkacak…
Ayla’nın dinazorlar öyküsüne varmadan Ayla’nın harita okuma merakı öne geldi. Ayla harita okumak ve haritalarda yön bulmak için çalışıyor. Bir önceki haberde kent ve yeni insan başlığı altında, yeni yepyeni kuşak temsilcisi Aylayı sunmuştuk. Orada kent ve insan öne çıkıyordu. Kentte çalışma hızı yüksektir. Köy toplumu ile kent toplumu açısından bir fark var değil mi? […]
İstanbullu yazarlar ve İstanbul’da bir Öğlen vakti. Yıl bin dokuz yüz seksen üç. Bu efsaneden geride ne kaldı…
Yıl 12 Aralık bin dokuz yüz seksen üç. O günün efsane TYS yönetim kurulu üyeleri ve öteki üyeler. Bu grup Selimiye’de yapılan duruşmadan sonra bir arada. Bu fotoğraf orada bir şipşakçı tarafından çekilmiş olabilir. Nedeni şu! Çünkü orada olanlar tarafından imzalanmış. Bunun gerçekleşmesi için hemen basım yapılmış ve getirilmiş. Fotoğraf elden ele dolaştıktan sonra, bunu […]
Ayla’nın balonları köpekleri Pitaye ve Marduk ve konunun püf noktası bugün…
İki gün arka arkaya sunduğum. Yazı ve fotoğraflarla Ayla’yı tanımaya başladık. Bugün biraz daha tanıyacağız. Şimdi burada neler görüyoruz? Balonlar renk renk balonlar. Havaya tutunan, tavana tırmanan balonlar. Ayla balonları seviyor. Bu balonların bir öyküsü var. Bu balonlar neden burada? Bunu en sonunda açıklayacağım. İlk gün Ayla çalışıyor.. İlk günün ‘püf noktası’ oldu. Dün Ayla […]
Ayla’nın bir de dinazorlar öyküsü var. Sıra ona da gelecek. Bugün genç bir konuğumuz var… Kent ve insan konusunda bu yepyeni kuşak temsilcisi Ayla…
Ayla’yı tanıdınız mı? Ben tanıdım. Size de tanıtacağım. Şimdi fotoğraflara bakarak onu izleyebiliriz. Ayla kendi yemeğini hazırlıyor. Annesine yardım etmeyi çok sever. Bir olaya tanık oldum. Ayla’nın annesi daha önce çalıştığı iş yerine boşaltmıştı. Oranın temizlenerek mal sahibine teslim edilmesi gerekiyordu. Ayla’nın annesinin çok çok işi vardı. Ona yardım gerekiyordu. Baba hafta boyu dışarıda çalışıyordu. […]