Kars Platosu tarih kaynaklarından birisi de (Prof Dr.) Bingür Sönmez. Bir yanda kar, Soğanlı Dağları, Bardız’da al almalar.. keşif masası… Yineliyorum: “Çakırbaba doruğu ile Coruh Irmağı kollarına bağlanan çay arasında bin metrelik bir fark bu vadiye daha ılıman bir iklim sunuyor. Bunun artısı var. Bu nedenle bu vadi meyve çeşitleri ile de zengin bir olanaklar demeti verir ilgi duyanlara…

Featured — By on October 22, 2011 at 4:36 pm
Bugün 21 Ekim 2011. Bugün buradan, Bardız’dan al almalar, Bardız almaları sunuyorum sizlere.
Anlatısı gelecek. Düne bir ek var ilk.

Dün: “Kars Tarihi yazarı Kirzioğlu, bir tarih kaynağı. İkincisi, eskilere gider,” dedim.

Üçüncü bir tarih kaynağı daha var. Bu helezoni tarih sarmalına bir ek düşüyorum.

Tarihçi olmamasına karşın, son yüz yıllık olaylar zinciri konusunda kişisel çabasıyla devşirdiği belgelerle tarihçi gibi rol alan cerrah Bingür Sönmez (Prof Dr) de var.

Son yıllarda bu belgelerle Sarıkamış, Bardız, Soğanlı Dağları tanımlanıyor.

Bugün 21 Ekim 2011. Evet, hayal şatoları, buzdan kuleler kenti Bardız’dan haberler sürüyor.

Bu satırların yazarı tarihçi değildir. Her şeyden önce roman yazarıdır, gazetecidir.

İki yıl Güney Amerika, Peru, Bolivya, Meksika gezginlik gazete yazıları bir yana, iki yıl Hindistani, Nepali Katmandu seyyahlık gazete yazıları bir yana.

Şöyleki, en sıcak günlerinde Afganistan’a savaş muhabiri olarak gitmiş ve oradan yaptığı iletilerle Cumhuriyet Gazetesi’nin birinci sayfasından haberler sunmuş bir gazetecidir.

Burada, Bardız’dan ise savaş haberleri değil, sosyal haberlerle Bardız’ı gündeme alıyor.

En önemli konu nedir, diyor burada! Seçenekler var mı, yok mu? Bunu bilmek önemlidir, diye soruyor.
Ben de diyorum ki, Bardız’da seçenekler var.

Bardız’da açtığım keşif masasında kimi konuları öne aldım ve bunları haber gündemi yaparak sunum işlemini dün bir kez daha başlattım.

 “Çakırbaba’ya bir gece önce başlayan kar yağışı don tutma kıvamına gelmişti,” dedim dün.

“Doruktan aşağı doğru inerken çevre dağlara düşen karla apak urbalar giyinmiş bir veli gibi Bardız orta yerde karasal görünümü ile ayakta dimdik duruyordu,” dedim.

Aşağı inince bir de ne göreyim! Al almalar, Bardız almaları beni bekliyormuş meğer. İnanmadınız! İnanmadınız!

Sevgili Fikret Acarşeki’ye sorun! Altmış, altmış beş yıl önce, Fettah Şenocak’ın elma bahçelerinden gece vardiyası elma toplayışını o anlatsın!

Karacaoğlan’ın seslendiği gibi al yanaklı kızlar gibi.. al almalar yine kütür kütür al alma olarak Bardız’da var… Fakat insanlar değişmiş…

Bakın! Sol ortadaki fotoğrafa bir daha bakın.

Dorukta kar var, fakat aşağısı ise güz.
Aşağı diye tanım verdiğim yerde ise iki ayrı katmer var…

Biri Bardız yerleşim alanı, arkaik kale çevresi.

İkinci daha alttaki katmer, çayın akıp geçtiği vadi.
Burası ise yazın son haftaları gibidir.
Böylece iç içe üç ayrı doğal örtü, doğa katmeri var karşımızda.
Üç mevsim aynı anda buradadır.

Yineliyorum: “Çakırbaba doruğu ile Coruh Irmağı kollarına bağlanan çay arasında bin metrelik bir fark bu vadiye daha ılıman bir iklim sunuyor. Bunun artısı var. Bu nedenle bu vadi meyve çeşitleri ile de zengin bir olanaklar demeti verir ilgi duyanlara. Yarın bu konuya fotoğraflar eşliğinde değineceğim,” demiştim dün.

Burada iki, kimileyin üç mevsim yaşanıyor. Dağlar ak giysileri ile görünse de, kar daha sonraları aşağılara, dere çay boylarına iner.

Bunun bu topraklara verdiği olanak, şöyle ki sırasında iki mevsimi aynı anda yaşamak olur. Bu durum potansiyel bir artıdır. Hayvancılık dışında alternatif bir başka potansiyel olanak aranırsa bulunur.

Bunun altını çiziyorum. Neden bu konunun altını sürekli çiziyorum? Şundan! Çünkü burada yaşayanlar, tüm yumurtaları bir sepete koymuşlar!

Varsa da hayvancılık yoksa da hayvancılık. Evet hayvancılık ile bankacılıkta benzerlik vardır. Bu ne demektir?

Ekonomik açıdan, bankaclık açısından yumurtaların tümünü bir sepete koymak demektir.

Paranız mı var, tümünü dolara değil bir bölümünü öteki paralara yatırırsınız…

Paranız az, buz değilse altuna yatırırsınız, değil mi? Gümüşe bile daldırırsanız olur!
Tahtaravalli gibi biri düşerse, ötekisi fırlar!

Şimdi bu işle gece gündüz helak olanları, kısacası parası olanları bir yana bırakalım! Bardız’da kalkınma proğramı yapalım… Seçenekler de var!

İşte salt hayvancılık ne olduysa oldu! Dört ay önce zuhur eden kuduz bir köpek macerası ile, bu et pazarı şimdilik kilitlenmiş söylendiğine göre. Tüm yatırımı buna ayarlayan insanlar ellerini oğuştura oğuştura devinip duruyor, ilgili kurumlardan ses işitmek istiyorlar. Tek sepete konulan yumurtalar kırılmış!

Açıkçası aradan geçen dört ay süresince, bir girişim yapmamışlar. Birilerinin gelip bu konuya el atmasını beklemişler, bekliyorlar. Bu güncel acil konuyu bir yana bırakıyor daha önce yaptığım bir söyleşi ile Bardız keşif masası yayınına geçiyorum.

Ancak buna geçmeden önce burada al mı al, kütür kütür almalar görüntüsü sunuyorum sizlere…

Nereden bunlar, diye soruları geliyor internet üzerinden. Biliyorsunuz, yeni dönem elma da yurt dışından gelmeye başladı, isterseniz almayın!

Bir de bunun ekolojik üretimi var, pahalı mı pahalı! Böyle ise ne olacak? Burada görüntü veren al almalar ise, öykü şudur.

Buraya her gelişimde saygı ve sevgi ile elimi sıkan, hoş geldin diyen Rafer Pehlivan, bu elmaları bahçesinden getirdi. Nasıl şaştınız mı?

Rafet Bey dedim, bu elmalarda kurt izi göremiyorum, yara bere de yok, ne tür gübre verdin, kimyasal mı kullandın, dedim. Dedi ki; kendisi ne ise o, gübre falan vermedim, doğal hali budur.
Buna da şaşırdınız mı? Şimdi bu al almaları yemeyin de yanında yatın! Ne yaparsanız yapın…

Buranın demirbaş bir potansiyel gücü olan arcılık konusu var, ona geçiyorum.

Bu konuda yaptığım söyleşi… Merak ve ilgi bu ya, bu konunun, şöyle ki bu topraklarda bal’ın geleceği var mı diye düşe yattım.

Şenkaya İlçesi Tarım Müdürü Sayın Hamza Sapar’a bu konuda sorular yönelttim. Bunları da yarın sunacağım…

Bardız elmaları görüntüsü ile sunuma başladım, elma ile ayrılalım.

Gökten üç Bardız elması düştü…
Elma ile alma arasında dilbilim açısından farklı kulvarlar çıkar karşımıza… Örnekse Bardız elması, dedim. Bu ayni zamanda pırlantanın hamı, yontulmamışı için kullanılır. Örnekse “kaşıkçı elması,” denilirse başka bir gönderme ya da örtünme yapar.

Bu satırların yazarı bu nedenle elma/sı değil, alma diyor… Bunun da emir kipi vardır! Dur, alma gibi. Türkçenin cilveleri işte… Siz hangi anlamda Bardız elmaları dediğimi çoktan ayrımladınız… Yineliyorum, gökten üç elma düştü…

Sevgi içtenlik…

Tekin SonMez, 22 Ekim 2011 Bardız, Şenkaya, Erzurum

Yazı ve fotoğraflar; Tekin SonMez

Comments are closed.